Kayseri demek Erciyes demektir
Kayseri demek, Erciyes demektir. Nereye giderseniz gidin, ne kadar uzaklaşırsanız uzaklasın, dönüp de arkanıza baktınız mı, o koca karlı dağı gene karşınızda bulursunuz.
Gurbet ilde bir Kayserili, memleketinden yeni gelmiş bir hemşerisini bulunca, daha hısım akrabasını, konu komşusunu sormadan,
— Nasıl Erciyes, gene öyle değil mi?
diye sorar, gözleri dolu dolu olur. Şu anda, gurbet ilde binlerce Kayserili var. Hepsi de garip kişilerdir, Erciyes dağının garipleridir.
Erciyes'i görmeyenler, "Peki ama, bu nasıl dağ öyle?" diye merak ederler. Onu kimse tarif edemez. Erciyes'i ortaya aldım, 100 kilometre açıktan, etrafında fırdolayı dönerken, durup durup baktım. Erciyes, Hınzır dağı eteklerinden oturmuş bir aslana benzer. Binboğa dağlarının sırtından beyaz bir laleyi andırır. Aladağların dibinden çatal çatal görünür. Hasan dağlarının sağrısından şahadet parmağı gibi durur. Erciyes'i, Develi'den hiçbir şeye benzetemezsiniz, Kayseri'nin içinden bakarsanız, resmine benzetirsiniz. Fakat Erkilet'ten seyrederseniz ta kendisidir: Erciyes!
Bakır dağı taraflarında Varsaklı yörüklerinden bir dedeye sordum:
— Erciyes demişler buna, bak nerede oturuyor: Karlı karlı dağların üstünde: Erciyes, dağların babasıdır, dedi. (Kayseri; Cahit Beğenç, 1950)
|